Botulinum Toksini Tedavisi

Botulinum toksini uygulaması olarak bildiğiniz kırışıklık karşıtı enjeksiyonlarda, mimik kaslarının hareketiyle ortaya çıkan kırışıklıkları ‘yumuşatmak için’ bir bakteri tarafından üretilen bir toksin kullanılır. Tedavi, kasları geçici olarak gevşetir, daha yumuşak, daha taze, daha parlak ve daha rahat bir görünüm verir.

Kaş arasındaki çizgiler, alın çizgileri, göz kenarındaki ve burun üzerindeki çizgilenmelerin azaltılması yanı sıra kaş ucunun kaldırılması, çene hattının (jawline) hattının belirginleştirilmesi, boyundaki görünür çizgilenmelerin düzeltilmesi, diş sıkma (bruksizm) tedavisi, gülümseme sırasında diş etlerinin görünmesinin giderilmesi (gummy smile), aşırı terlemenin (koltuk altı, el-ayak bölgelerinde) ve migren baş ağrılarının azaltılması tedavinin başlıca kullanım alanlarıdır.

Çizgiler mimik hareketleri yapılmadığında da belirginse, hem botulinum toksini enjeksiyonu hem de dermal dolguların kullanımı gerekebilir. Doğru şekilde uygulandığında, kırışıklık karşıtı enjeksiyonlar donmuş bir görünüm oluşturmaz ve doğal görünümlü sonuçlar ortaya çıkar.

Uygulama öncesi bölge anestezik kremler ile uyuşturulur, ardından enjeksiyon yapılır. Rahat ve hızlı bir tedavidir. Çok ince iğneler kullanılır ve oldukça hafif bir ağrı hissedilir. Tüm işlem 20-30 dakika sürer. Etki 3. gün başlar, giderek artarak 14. günde son halini alır. 14. gün kontrol için tekrar gelmeniz beklenir. İlaç etkinliği 3 ila 6 ay devam eder.

Botulinum Toksini Uygulamasında Kullanılan İlaçlar Güvenli midir?

Clostridium botulinum bakterisi tarafından üretilen botilinum toksinini içeren bu ilaçlar enjekte edildiğinde, sinirlerinizden kaslarınıza gelen sinyalleri engeller. Bu ilaçlar çok uzun yıllardır bazı kas hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Halen şaşılık gibi belli durumlarda çocuklara bile enjekte edilebilmektedir. Kozmetik amaçlı kullanımlarda oldukça düşük dozlar uygulanan bu tedavi ajanı doğru endikasyonda, uygun dozlarda ve uzmanlar tarafından uygulandığında oldukça güvenli bir tedavi olarak kabul edilmektedir.

Botulinum toksini enjeksiyonları güvenli uygulamalar olmakla birlikte, iğne ile yapılan tüm uygulamalarda meydana gelebilecek enjeksiyon bölgesinde ağrı, şişme veya küçük morarmalar gözlenebilir. Bazen de, özellikle ilk uygulama sonrasında, geçici baş ağrısı görülebilir. Vücuda giren her yabancı madde gibi, çok nadir de olsa, toksine karşı da alerji gelişebilir. Tüm bu etkiler geçicidir ve istenmeyen etkiler ortalama bir hafta içinde geriler.


Hangi Durumlarda Bu Tedaviye İhtiyaç Duyulur?

Günümüzde botulinum tedavisi birçok farklı rahatsızlığın giderilmesinde kullanılmaktadır;​

  • Mimik yaptığınızda ya da yapmıyorken bile kaş arası, alın, göz kenarı ve burun üzerinde çizgilenme veya kırışıklığınız varsa,
  • Kaşınızın düşük olduğunu düşünüyorsanız,
  • Çene hattınızın (jawline) belirginleşmesi ve boynunuzdaki görünür çizgilenmelerin düzelmesini istiyorsanız,
  • Diş sıkma (bruksizm) alışkanlığınız varsa, sabah uyandığınızda çenenizde ve başınızda ağrı hissediyorsanız,
  • Çiğneme kasınız büyükse ve bu yüzünüzü daha geniş gösteriyorsa,
  • Güldüğünüzde diş etlerinizin görünmesi (gummy smile) sizi mutsuz ediyorsa,
  • Koltuk altı, el-ayak bölgelerinde rahatsız edici şekilde terleme ve koku varsa,
  • Bir türlü çözüm bulamadığınız migren baş ağrılarınız varsa;

botulinum toksini tedavisine ihtiyacınız olabilir.


Botulinum Toksini Tedavisi Öncesi ve Sonrası Ne Yapmalıyım, Ne Yapmamalıyım?

  • Aspirin ve diğer kan sulandırıcılar, ibuprofen, E Vitamini, Omega 3 gibi sık kullanılan ilaçlar, botulinum toksini tedavisi sonrası morarmaya neden olabileceğinden bu ilaçları tedaviden bir hafta öncesine kadar almamak daha uygun olur.
  • Tedavi sonrası, kendinize ve tedavi edilen bölgenin bakımının düzgün bir şekilde yapılması önemlidir.
  • Tedavi sonrası ilk 3-4 saat boyunca başınızı olabildiğince dik tutmalısınız.
  • Enfeksiyondan kaçınmak için, 1 gün boyunca enjeksiyon yapılan bölgelere dokunmamalı, su değdirmemeli ya da makyaj yapmamalısınız.
  • Sauna, hamam gibi sıcak ortamlara tedaviden sonraki birkaç hafta girmemelisiniz.
  • Alkol alımı tedavinin etkinlik süresini azaltacağından olabildiğince az alkol tüketmelisiniz.
  • Kas üzerine etkili ilaçları bir süre kullanmamalısınız.
  • Çok ağır spor yapıyorsanız egzersizlerinize birkaç hafta ara vermelisiniz.


Kimlere Botulinum Toksini Tedavisi Yapılmaz?

Nörolojik bozukluklar ve Multipl Skleroz, Myastenia Gravis gibi kas hastalıklarına sahipseniz, hamileyseniz ya da emziriyorsanız botulinum toksini tedavisi için uygun olmadığınız kabul edilir.


Mezoterapi

Mezoterapi tedavileri, cildin orta tabakası (mezoderm) içine uygulanan küçük miktarlarda hyaluronik asit, vitaminler, mineraller ve peptidlerden oluşturulmuş özel kokteyllerin kullanıldığı enjekte edilebilir tedavilerdir. Uygulama amacına ve uygulanan bölgeye göre 2-13 mm derinliğe çok ince iğneler kullanılarak yaklaşık 1-2 cm aralıklarla enjekteksiyon yapılır.

Mezoterapi, cilt gençleştirme, leke (pigmentasyon), akne, selülit, cilt gevşekliği, çatlaklar, bölgesel incelme ve saç dökülmesi gibi çeşitli durumların tedavisinde oldukça etkili bir yöntemdir.

Herhangi bir bileşene alerjisi, cilt enfeksiyonu, otoimmün hastalığı olanlarda, immünosüpresan (bağışıklık baskılayıcı) tedavi alanlarda, hamilelik ve emzirme durumlarında uygulanması önerilmez.

Tedaviden sonra 24-48 saat içinde gerileyen şişlik, kızarıklık ve küçük iğne izleri olabilir. Bu, göz çevresinde biraz daha uzun sürebilir, mezoterapiler bunun dışında sosyal hayatı engelleyici tedaviler değildir.

Hastanın yaşına, hangi durum için ve hangi bölgeye uygulandığına bağlı olarak, ortalama 1-2 hafta aralıklarla toplam 2-10 seans şeklinde uygulama gerektirir.

Mezoterapi her yaşta yapılabilir. Hyaluronik asit ciltte doğal olarak bulunur ve yaşlandıkça azalır. Mezoderm içine bu ajanları enjekte etmek tamamen güvenlidir ve çok etkili bir gençleştirme tedavisi sağlar.


Cilt Gençleştirmede Mezoterapi

Yaş alma sürecinde cildin kendini yenileme özelliği giderek azalır. Daha mat, daha gevşek bir cilt haline gelir. Bu temelde, elastin ve kolajen üretiminin azalması ile ilişkilidir. Mezoterapi, hyaluronik asit içeren özel kokteyllerin enjekte edilmesiyle kollajen ve elastin üretimini tetikler ve sağlıklı ve parlak bir cilt yaratır. Mezoterapi yüz, boyun, dekolte ve el başta olmak üzere çeşitli vücut bölgelerinde cilt gençleştirme amacıyla uygulanmaktadır.

Mezoterapi ilaçları cilde nem veren ve gerginliğini sağlayan özel karışımlardan oluşmaktadır. En sık cilde nem ve ışıltı veren vitamin içerikli enjeksiyonlar tercih edilir.

Mezoterapi ile özel ilaç karışımları hazırlanarak, cilt lekeleri, akne oluşumu ve sarkma gibi problemlerden de kurtulmak mümkündür.

Uygulama 2-4 haftalık aralıklarla yapılmaktadır. Seans sayısı hastanın yaşına, cildinin yapısına göre 2-2-6 seans arasında değişmektedir. Etkinlik yaklaşık 1 yıl devam eder.

Hastalara güneş koruyucu kullanımı mutlaka önerilmelidir. Tedavi süresince sauna, jakuzi, doğrudan güneş ışığı gibi aşırı sıcak ortamlardan kaçınılması gereklidir. Tedavinin yapıldığı gün cilt temiz tutulmalı ve makyaj yapılmamalıdır.


Saç Dökülmesinde Mezoterapi

Saç dökülmesinde ilk yapılması gereken nedeni tespit etmektir. Saç dökülmeleri, genetik olanlar ve genetik olmayanlar şeklinde ikiye ayrılır. Genetik olmayan saç dökülmelerine kansızlık, vitamin eksiklikleri, hormonel hastalıklar gibi bazı hastalıklar, stres ve bazı ilaçlar neden olabilir. Mezoterapi, hem genetik olan hem de genetik olmayan nedenlerle ortaya çıkan saç dökülmesinde, nedene yönelik özel ilaç karışımları oluşturarak uygulanabilir. Saç dökülme nedenine göre, özel hazırlanmış vitamin, protein ve mineral, minoksidil ya da finasterid içerikli ilaçlar saçlı deriye enjekte edilir.

Mezoterapi, saç dökülmesini tedavi etmenin en etkili yollarından biri olmasının yanı sıra, sağlıksız ve ince saç tellerine sahip olan kişiler için daha kalın, daha dolgun ve daha sağlıklı görünen saç telleri üretir.

Tedavi, nedene ve saç dökülmesinin boyutuna bağlı olarak 1-4 haftalık aralarla, 6-10 seans şeklinde uygulanır.


Selülitte Mezoterapi

Selülitte, deri altındaki yağ hücrelerinin gereğinden fazla yağ depolaması ile, deri girintili çıkıntılı bir görünüm kazanır. Buradaki temel problem dolaşımdaki bozulmadır.

Birçok kadının problemi olan selülit, çoğu zaman sadece kilo vererek giderilmez. Yalnız başına diyet, normal kısımlarda yağ kaybına neden olur ve problemli alanlar daha belirgin bir hale gelir. Mezoterapi ile problemli bölgelerde dolaşımı düzenleyerek yağ hücrelerini parçalayan özel karışımlar enjekte edilir.

Mezoterapiyle birlikte uygun bir diyet takip edilmesi ve bir egzersiz programına başlanması, özellikle fazla kilolu hastalarda sonucu daha da iyileştirir. Selülitte mezoterapi, 2-4 haftalık aralıklarla toplam 8-12 seans şeklinde uygulanır.


Bölgesel İncelme ve Mezoterapi

Fazla kilo problemi olmayanlar da dahil olmak üzere birçok insan, gıdı, karın, bel, kol ve bacaklarda bölgesel yağlanma problemleri ile karşılaşmaktadır. Sadece diyet ve egzersiz ile bu bölgelerde incelme sağlanması her zaman mümkün olmamaktadır.

Mezoterapi ile bu inatçı bölgelerdeki yağ hücrelerini parçalayıp vücuttan atmak amaçlanır. Dolaşımı düzenleyen, yağ hücrelerini parçalayan ve kolajen üretimini tetikleyen ajanlardan oluşan özel karışımlar enjekte edilir.

Selülit tedavisinde olduğu gibi, diyet ve egzersiz ile kombine edildiğinde sonuçlar çok daha yüz güldürücüdür. Tedavi, 2-4 hafta aralıklarla 8-10 seans şeklinde uygulanır.


Ozon Tedavisi

Ozon tedavisi, bir hastalığı veya yarayı tedavi etmek ya da bağışıklık sistemini güçlü tutmak için vücudunuza ozon gazı uygulama sürecini ifade eder. Ozon, üç oksijen atomundan (O3) oluşan renksiz bir gazdır ve bağışıklık sistemini uyararak çok uzun yıllardır hastalıkların tıbbi tedavisi için kullanılmaktadır. Tıbbi alanda kullanımının etkinliği ile ilgili yapılan çalışmalarda ortaya çıkan pozitif kanıtların günden güne artması ile giderek daha fazla kullanılan bir tedavi seçeneği haline gelmiştir. Ozon gazı hastalıkları tedavi etmenin yanı sıra dezenfeksiyon amacıyla da kullanılmaktadır. Hastanelerde ve kliniklerde kullanılan tedavi edici ozon tıbbi sınıf oksijen kaynaklarından üretilir.


Ozon Tedavisi Nasıl Etki Eder?

Ozon tedavisi vücuttaki sağlıksız çalışan süreçleri bozarak etkinlik gösterir. Zararlı olan bakterilerin büyümesini durdurmaya yardımcı olur. 150 yıldan uzun süredir farklı hastalıkları tedavi etmek ve dezenfeksiyon için güvenilir bir seçenek olarak tıbbi ozon kullanılmıştır.

Örnek vermek gerekirse, vücudunuzda bir enfeksiyon varsa, ozon tedavisi bu enfeksiyonun yayılmasını durdurabilir.  Yapılan araştırmalar, ozon tedavisinin aşağıdakilerin neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde etkili olduğunu göstermiştir:

  • Bakteriler
  • Virüsler
  • Mantarlar
  • Mayalar
  • Tek Hücreli Organizmalar

Ozon tedavisi, enfekte olmuş hücrelerin temizlenmesine de yardımcı olur. Vücut bu enfekte olmuş hücreleri uzaklaştırdığında, yeni ve sağlıklı hücreler üretir. Kan dolaşımını hızlandırır ve böylece dokulara giden kan miktarı artar. Cilt dahil tüm dokularda yenilenme sağlar. Metabolizmayı hızlandırır ve kilo vermeye yardımcı olur.


Ozon Tedavisi Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kullanılır?

Ozon tedavisi günümüzde çeşitli hastalıkların tedavisi için kullanılmaktadır.

Solunum Bozuklukları: Herhangi bir solunum bozukluğu olan insanlar ozon tedavisi için iyi adaylardır. Kanınıza daha fazla oksijen vererek, akciğerlerimizdeki stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Akciğerleriniz kanınıza oksijen sağlamaktan sorumludur. Astımı ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan kişilerdeki ozon tedavisinin etkililiği ile ilgili klinik çalışmalar halen devam etmektedir.

Diyabet: Ozon tedavisi, diyabet kaynaklı komplikasyon riskini azaltmada umut vadetmektedir. Diyabet hastalarında bu istenmeyen komplikasyonlara genellikle vücuttaki oksidatif stres neden olur. Ozon tedavisi kan ve dokulara yeni, taze oksijen sağladığı için diyabet hastaları için çok daha iyi tedavi sonuçlarına imkan tanır. Diyabetli insanlar da yara iyileşmesinde kötüdür. 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre, ozon tedavisi cilt ve dokuyu onarmaya yardımcı olur.

Bağışıklık Hastalıkları: Ozon tedavisi bağışıklık bozuklukları olan insanlar için faydalıdır, çünkü bağışıklık sistemini uyarmaya yardımcı olur. Yapılan çalışmalarda, ozon tedavisinin HIV virüsünü tamamen etkisiz hale getirebileceğine dair kanıtlar bulunmuştur.

Koruyucu Uygulamalar: Ozon tedavisi enfeksiyonlara karşı korunmada bağışıklık sistemini geliştirerek etkilidir. Bunun dışında özellikle sigara kullanan kişilerde, oksijenlenme süreçlerinin bozulması ile ortaya çıkan cilt kırışıklıkları gibi olumsuz etkileri azaltmada yardımcıdır. Kronik strese bağlı gelişen uyku problemleri, yorgunluk, halsizlik, anksiyete,  depresyon, dikkat bozuklukları, sindirim sistemi problemlerinde de oldukça etkilidir. Kronik bir hastalığı ve alerjik semptomları olan kişilerde ozon tedavisi ile semptomlar en aza indirilebilmektedir.


Tedavi Sırasında Ne Olur?

Ozon tedavisi almanın birçok farklı yolu vardır. Uygulama yoluna göre değişmekle beraber tedavi en fazla 30 dakika sürmektedir. Doktorunuz ile yaptığınız görüşme sırasında sizin ve tedaviniz için en iyi seçenekleri konuşmalısınız. Ozon tedavisi dört şekilde uygulanabilir:

Doğrudan Dokuya: Bir ekstremite problemi veya yara için ozon tedavisi görüyorsanız, ozon gazı büyük olasılıkla doğrudan etkilenen vücut kısmının dokusuna uygulanacaktır. Gaz koruyucu bir örtü içinde uygulanır.

Damar İçine (İntravenöz): HIV gibi kronik hastalıkları tedavi etmek için, ozon gazı genellikle sizden alınan kana eklenir. Daha sonra, çözünmüş gaz içeren kan IV yoluyla geri enjekte edilir.

Kas İçine (İntramusküler): Ozon tedavisi kas içi enjeksiyon olarak da uygulanabilir. Bu enjeksiyon için, ozon gazı uygulamadan önce sizden alınan kan ile karıştırılır.

​Rektal Uygulama: Sindirim ve barsak problemleri yaşayan ya da kronik sindirim sistemi hastalığına sahip kişilerde ozon gazı rektal yoldan da uygulanabilmektedir.


Etkililik

Ozon tedavisi için yapılan araştırmalardaki birçok sonuç umut vericidir. HIV’den artrite kadar birçok hastalıkta ozon tedavisinin klinik çalışması devam etmektedir.

2017 klinik çalışması, yeni bir ozon tedavisinin KOAH ve kistik fibrozis hastalarına yardımcı olmada etkili olduğunu bulmuştur.

Ozon tedavisi şu anda diz artriti ve diğer enflamatuar hastalıklarda da araştırılmaktadır. Fıtıklaşmış disklerden kaynaklanan sırt ağrısı olan kişiler de ozon tedavisinden yararlanabilir.

2009 tarihli bir çalışmada bilim insanları sinir hasarı olan farelerde ozon tedavisi kullanmış ve ağrı davranışlarını azalttığını bulmuşlardır. Ayrıca ozonun yeni bakteri türleriyle mücadelede de etkili olduğu gösterilmiştir.

​Güvenli bir ozon tedavisi uygulaması için bu işlemin eğitimli bir doktor tarafından yapılması gerektiği unutulmamalıdır.


Ozon Tedavisi Kimlere Uygulanmaz?

Ciddi kansızlık ve kan pıhtılaşma problemi olan kişilerde ozon tedavisi uygulanmamalıdır.


Dermal Dolgular

Yaş aldıkça cildimizde olduğu gibi kemik ve yağ dokumuzda da bazı değişiklikler meydana gelir. Özellikle yüzümüzde, yaş almayla birlikte, deriye destek sağlayan yağ, kas ve kemik dokularında kayıplar oluşur. Bu da yüzümüzün aşağı doğru sarkması ile sonuçlanır. Bu her zaman yaş alma ile değil, bazen de çok hızlı kilo verme ile ortaya çıkabilir.

Dermal dolgu maddeleri, yüz ve vücudun azalmış hacim, çizgiler ve kırışıklıkların olduğu alanları doldurmak için kullanılan çapraz bağlı hyaluronik asit içeriklerdir. Hyaluronik asit dolgu maddeleri yüz, burun, dudaklar, boyun, dekolte ve eller dahil vücudun hemen hemen her yerinde kullanılabilir. Bu maddeler kalıcı değildir ve gerekirse kolayca eritilebilir.

Dolgu maddeleri aynı zamanda hidrasyonu sağlayarak yüzün yapısını ve cilt dokusunu iyileştirir. Hyaluronik asit, ağırlığının 100 katı kadar su tutabilir, böylece enjekte edildiğinde, çevredeki dokulardan su çeker, cildin nemi tutmasına yardımcı olur.

Dermal dolgular, insanların daha az yorgun, daha az kızgın, daha dinlenmiş görünmesini sağlar. Yüzü etkili bir şekilde kaldırabilir.

​Bu prosedür aktif enfeksiyon, hamilelik ve emzirme durumlarında uygulanması önerilmez. İşlem sırasında tedavi uygulanacak bölge anestezik krem ile uyuşturulur ayrıca dolgu maddelerinin içinde de anestezik maddeler vardır. Bu yüzden oldukça ağrısız bir tedavidir. Uygulama 20-30 dakika kadar sürer. Tedavi sonrasında ödem, şişlik ve makyajla kapatılabilecek hafif morluklar oluşabilir. Bu etkilerin hepsi geçicidir ve birkaç hafta içinde tamamen geriler. Dolgular uygulanan bölgeye ve kullanılan ürünün özelliğine göre 4 ila 18 ay kalıcıdır.


Dudak Dolgusu

Dolgu deyince ilk akla gelen bölge dudaklardır. Dolgun dudaklar, kadınlarda çekici ve feminen görünümün olmazsa olmazıdır. Yüz ile orantılı dudaklar, doğallık bozulmadan daha çekici bir görünüm sağlar. Dudak dolgusu, ince dudaklar, asimetrik dudak ya da orantısız alt-üst dudak deformitelerinde oldukça mutlu edici sonuçlar ortaya çıkarır. Dudaklarımız yüzümüzde en çok dikkat çeken bölgelerdendir. Bu nedenle anatomik oranlarla uyumlu ve doğal görünüm sağlayacak şekilde uygulama yapılmalıdır.

​Yaş alma ile dudaklarımızdan da hacim kaybederiz ve dolgu uygulamaları ile bu durum tersine çevrilebilir.

​İnce dudaklar güldüğümüzde diş etlerinin görünmesine de neden olur. Bu yüzden “gummy smile” tedavisinde botoksla birlikte daha etkin sonuçlar sağlar.

​Dudak dolgusunda tek uygulamada 1ml üründen daha fazla miktarlara çıkılması tehlikelidir ve dolgunun dudak dışına kaymasına neden olabilir. 1 ml’den daha fazla dolguya ihtiyaç duyulan çok ince dudaklarda 1-2 ay ara ile ek seanslar planlanmalıdır.

Hareketli bir bölge olması ve sıcak soğuk maruziyeti nedeniyle, dudak dolguları diğer bölgelere göre çok daha hızlı erir. Kalıcılığı ortalama 6 ay kadardır.


Jawline – Çene Dolgusu

Jawline (çene hattı) tedavileri, son dönemde oldukça popüler olmuştur. Jawline hattı, çene ucundan kulak önüne kadar uzanan boynumuz ile yüzümüzü birbirinden ayıran hattır. Jawline hattı boyunca yapılan dolgu uygulamalarına jawline dolgu uygulamaları denir.

Gıdı problemlerinden elastikiyet kaybına kadar değişen konularla, çene çizgimizin şekli ve keskinliği, genel yüz görünümümüzde büyük bir rol oynar. İyi hatlı bir çene çizgisi, görünümü dramatik şekilde değiştirebilir.

Yaş aldıkça cildimiz elastikiyetini kaybeder, bu da cildin çene çizgisi etrafında sarkmasına ve daha az keskin bir görünüme neden olur.

Daha keskin bir çene hattına sahip olmak için probleme yönelik uygulamalar seçilmelidir. Gıdı varsa önce o tedavi edilebilir. Sarkma ön plandaysa önce üst yüzden başlanarak hacim kayıpları yerine konmalıdır. Çene kemiği küçükse, çene dolgu uygulamaları ile desteklenmelidir.


Elmacık- Yanak Dolgusu

Yüzde hacim kayıpları sonucu oluşan sarkma, mutsuz ve üzgün ifade, üçgen yüz görüntüsünün sağlanmasında elmacık dolgusu uygulamaları dramatik değişimler sağlar. Yaş aldıkça ciltteki elastisite ve hacim kayıpları, yerçekiminin etkisiyle birleşip yüzümüzün içe aşağı doğru hareketine neden olur. Biz ise bu hareketi tersine çevirmek için, yüzümüzü yukarı ve dışa doğru desteklemeye çalışırız. Daha çekici bir görünüm kazandıran üçgen yüz hatlarına, ırksal olarak daha az gelişmiş elmacık ve çene kemiklerimiz nedeniyle, çoğumuz sahip değiliz. Dolgu uygulamaları ile bunu sağlamak ise çok kolay ve çok etkili.

Dolgu uygulamaları için yapılan başvurularda en sık rahatsızlık duyulan bölgelerden biri göz altı bölgesidir. Bu bölgenin en önemli destekleyicisi ise ön yanaktır. Bu bölgedeki hacim kayıpları göz altı bölgesinin daha deforme görünmesinin nedenlerinden biridir. Sağlıklı bir görüntü için ön yanaktaki hacim kayıplarının yerine konması çok önemlidir. Çoğu zaman, özellikle yapısal olmayan göz altı problemlerinin tedavisinde, göz altı ve ön yanak bölgeleri birlikte tedavi edilir.


Burun Dolgusu

Burnumuz, yüzümüzde en dikkat çeken bölgelerden biridir. Burundaki deformiteler, özellikle fonksiyonel bir problemi olmayan ya da cerrahi uygulamalara sıcak bakmayan hastalarda, dolgu uygulamaları cerrahiye göre daha kolay ve etkili bir alternatif sağlar. Az miktarlarda yapılacak dolgu maddeleri ile çok dramatik değişiklikler elde edilir.


Alın Dolgusu

Yaş alma sürecinde ya da hızlı kilo vermeye bağlı yüzümüzdeki yağ dokusunda kayıplara meydana gelir. Yüzümüzü yukarıda tutan bu yağ desteklerinin yerine konması daha az sarkık ve daha genç görünmemize yardımcı olur. Kadınlarda alnın konkavite göstermesi feminen görüntüde oldukça önemlidir. Bazı kadınlarda genetik olarak alın bölgesi çökük ya da düz olabilir. Dermal dolgular bu problemlerin çözümünde hızlı, kolay ve etkili bir tedavi seçeneğidir.


Şakak Dolgusu

Kadınlarda çökük şakaklar, erkeksi ve sağlıksız bir görünüme neden olur. Yaş almaya bağlı yüzümüzde diğer bölgelerde olduğu gibi şakak bölgesinde de hacim kayıpları gelişir. Yüzümüzün alt bölgelerinde meydana gelen sarkma probleminin, öncelikle üst bölgelerdeki kayıplardan kaynaklandığı bilinmektedir. Bu nedenle yüz liftinginde ilk basamak tedavilerden biri çökük şakak bölgesinin doldurulmasıdır. Şakak bölgesinin tedavisi kaş ucunun kaldırılmasında da oldukça etkilidir. Üçgen yüz hatlarının sağlanmasında elmacık dolgusuyla birlikte şakak dolgusu olmazsa olmaz uygulamalardır.


Göz Altı Işık Dolgusu

Göz altının çökük olması ve ışığın oraya dolmasına bağlı daha koyu görünmesi, yüzümüzde yorgun ve sağlıksız bir ifade yaratır. Göz altındaki deformiteler genetik olarak genç yaşlarda da görülebildiği gibi, 30’lu yaşlardan sonra herkeste hacim kayıplarına bağlı olarak gelişir. Göz altındaki çökük bölgenin dolgu maddeleri ile doldurulması, daha sağlıklı ve aydınlık bir görünüm sağlar. Yaş almaya bağlı hacim kayıplarının neden olduğu deformitelerde, tedavi ön yanakla birlikte planlanmalıdır. Göz altı oldukça hassas bir bölgedir. Bu bölgede düşük yoğunluktaki ürünler tercih edilmelidir ve hiçbir zaman tek seferde tedavi edilmeye çalışılmamalıdır. Uygulanacak miktar ilk seferde düşük tutulur. Böylece şişme ve ödem gibi yan etkiler minimize edilir. Dolgu maddeleri su tutan maddelerdir ve 3-4 hafta sonra daha iyi bir görüntü sağlanacaktır.


Nazolabial Dolgu

Nazolabial bölge, burnumuzun kenarında ağzımızın kenarına doğru inen oluğa verilen isimdir. Birçok kadının yüzündeki ilk rahatsız olduğu deformitedir. Bu bölgedeki oluklaşma, hiçbir zaman sadece bu bölgeye yapılacak dolgu uygulamaları ile tedavi edilmemelidir. Bu bölgedeki oluklaşmanın asıl nedeni, üst yüzdeki hacim kayıpları ile derinin desteksiz kalması ve aşağı doğru inmesidir. İşte bu yüzden, önce üst yüzdeki hacim kayıpları tedavi edilir ve daha sonra nazolabial bölge doldurulur.


PRP Tedavisi

PRP, İngilizcede ‘Platelet Rich Plasma’ ifadesindeki kelimelerin baş harflerinden oluşan ve kişinin kendi kanından elde edilen maddenin enjeksiyonu ile yapılan tedavi şeklidir. Enjekte edilen madde platelet bakımından zenginleştirilmiş plazmadır. Plateletler kanın pıhtılaşmasını ve yaraların iyileşmesini sağlayan hücrelerdir. PRP tedavisi tıbbın birçok alanında iyileşmeyi uyarmak ve düzenlemek için kullanılır.

PRP tedavisinin yaygın olarak kullanıldığı alanlar aşağıdaki gibidir:

  • Anti-Ageing uygulamaları
  • Kırışıklar ve Cilt Yenileme
  • Saç Ekimi ve Saç Dökülmesi
  • Spor yaralanmaları (tendonapati, tendon yırtıkları, kıkırdak hasarları vb.)
  • Osteoartrit
  • Yanık Tedavisi
  • Yara Tedavisi
  • Diş uygulamaları


PRP tedavisi nasıl uygulanır?

PRP tedavisi şu şekilde yapılır:

  • Kişiden 10-20 mililitre kan alınır ve özel bir tüpe konulur.
  • Tüp santrifüj cihazına yerleştirilir ve yaklaşık 10 dakika boyunca döndürülür.
  • Bu sayede kanın içindeki plateletlerden zengin plazma ayrıştırılır ve enjeksiyon için hazırlanır.
  • Plazma sorunlu bölgeye enjekte edilir ve iyileşmeyi hızlandırmak için büyüme faktörleri salgılar.


PRP tedavisi öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

  • PRP işleminden 3 gün önce hamam, kese ve peeling yada soyucu laser uygulaması yapılmaması önerilir.
  • Kan sulandırıcı ilaç kullanımı varsa 2-3 gün öncesinden bırakmak gerekir.
  • PRP sonrası 24 saat boyunca enjeksiyon bölgede hafif kızarıklık, şişlik, morarma olabilir. Bu durum normaldir ve geçicidir.
  • PRP sonrası 48 saat boyunca alkol ve sigara kullanmamak gerekir.
  • PRP sonrası 72 saat boyunca güneşten korunmak gerekir.

Dermapen / Dermaroller Tedavisi

Dermapen tedavisi, bir tür cilt yenileme uygulamasıdır. Cilt küçük iğnelerle delinerek cildin elastin ve kolajen üretmesi sağlanır. Böylelikle cilt daha genç ve iyi görünmesi hedeflenir.

Dermapen tedavisi leke, kırışıklık, sivilce veya yara izi gibi pek çok cilt problemine çözüm olabilir.

Dermapen tedavisi genellikle yan etkisi düşük bir işlemdir. Ancak bazı durumlarda ciltte tahriş, kızarıklık, morarma, ödem, kuruluk ve pullanma gibi sorunlar görülebilir. Nadiren enfeksiyon veya cilt pigmentasyon değişiklikleri gibi daha ciddi yan etkiler ortaya çıkabilir.

Dermapen tedavisi sonrasında şunlara dikkat edilmesi gerekmektedir:

  • Antikoagülan ilaçları kullanan kişiler dermapen tedavisi yaptırmamalıdır.
  • Tedavi sonrası güneşten korunmak ve nemlendirici kullanmak önemlidir.
  • Tedavi sonrası verilen topikal ilaçlara karşı tepki olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Yukarı
Randevu &
İletişim

Dr. Zeynep Gökalp Atatürk Mh. Ertuğrul Gazi Sk.
Metropol İstanbul A Blok Daire: 676

© 2023 Dr. Zeynep Gökalp. Tüm hakları saklıdır.